Evet, yalnızlığımla geldiğim İngiltere sokaklarında son günüm… Hatta son dakikalarım… Yalnızlığın keşfindeyim… Ömrümde kendimi böylesine özgür ve yalnız hissedeceğim sayılı anları yaşadığımın bilinci içerisindeyim. O nedenle uykuda geçireceğim anlamsız zaman dilimini, bir tabloyu inceler gibi ayak bastığım şehri süzmekle harcıyorum… Son güne sığdırdığım keşfimi, aylarca boşa geçirdiğim anlara sayıyorum belki kim bilir? Elimde fotoğraf makinem, bana yaşadığım bu ilginç anıyı anımsatacak birkaç kare yakalamanın derdindeyim. Ne sırtımı çökerten çanta, ne elimdeki koca valizim bir taksi tutup beni havaalanına yetiştirecek otobüse kısa yoldan varmama neden değil. Acelem yok, ağırlığım ise yaşadığım hazzın yanında hafif kalır. Yaşamak lazım diyorum!… O hissiyatı buram buram içine çekmek… Bazen yalnız olmanın da büyülü olduğunu görebilmek… Yabancı olduğun bir ülkede, yabancı olduğun sabaha tanıklık etmek… Bir köşeye çekilip sindirmek lazım…
İşte öyle bir sabahın kollarına attım kendimi. Kendi ülkemde hissedemeyeceğim sonsuz özgürlüğü yaşıyorum an an… Sadece evlerin bakışları ışığında, insanların gölgesini- gözlerini üzerimde hissetmeden yürüyorum. Bir vakit genç delikanlıların önünden geçerken bile saklanacak delik aramıyorum sabahın 5’inde… Orada ne beklenilen avım ne de dişi silueti… Sadece insanım, herkes gibi… O nedenle sabahın köründe, ülkemde üzerime geçiremediğim cesaret kürkümle yürüyorum medeniyetin eşliğinde.
Yalnızlıktan korkan, hep bir baston değneğiyle hareket etmek isteyenler ya da baston değneklerine zorlananlar; “Kurtulun değneklerinizden artık!” “Atın bütün baskıları çöpe!”… “Başkaları için yaşamaktan, toplum olma olgusunun dahi üzerinize yapışan, kene olmuş kimliğinden sıyrılın kimi zaman!”
“Yarın sabah güne, kendinize sıcak bir günaydın diyerek başlayın ve aynanın karşısına geçip gülümseyin bir kez olsun!” Kendinizi keşfe çıkın…