Gelişmiş toplumlar çok uzun zamandır yukarıda bahsedilen konuların toplumlar üzerindeki etkilerini kavramış, üzerinde düşünmüş ve çözümler üretmiş toplumlardır. Dolayısıyla modern toplumların eğitim-öğretim süreçleri incelendiğinde sanat eğitimi konularını ne denli önemsedikleri görülmektedir. Kalkınmış ülkelerin eğitim-öğretim ortamları gözlendiğinde sanat eğitimine ayırdıkları süreç, araç-gereç desteği ve bu eğitimi yürütecek sanatçı-eğitimci sağlama desteğine dikkat çekmek gerekir. Bugün batı ülkelerinde herhangi bir taşra kasabasındaki sıradan bir okulda bir okul orkestrası görmek mümkündür (40-50 kişinin yer aldığı senfoni orkestrası düzeyinde). Bu düzeyi yakalamadaki gezici sanatçı-eğitimci çalıştırma yaklaşımı da ayrıca önemsenmesi gereken bir konudur. Çalgısına hakim, müzisyenlik kimliği öne çıkmış sanatçılar -gezici öğretmenler- olarak görevlendirilmekte ve bu okullardaki öğrenciler orkestra içinde yer alan tüm çalgılar bakımından yetiştirilmektedirler. İlköğretim ve ortaöğretim düzeyinde bunu sağlamak oldukça uzun ve zahmetli bir iştir. Ancak sonuçta ortaya oldukça nitelikli işler çıkmaktadır. Bu gibi örnekleri sanatın diğer alanlarında da görmek mümkündür. Dikkat çekmek istediğim nokta ise toplumda bireylerin yetiştirilme süreçlerinde uygulanan sanat eğitimi politikalarıdır.
Bizde ise cumhuriyet öncesi ve cumhuriyet dönemi oldukça önemsenen bu konu giderek önemini yitirmeye başlamıştır. İlk yıllarda öğretmen okullarında her öğretmen adayına zorunlu kılınan mandolin eğitimi yerini giderek blokflüt’e bırakmış, hatta bunu bile öğretmek zaman zaman güç hale gelmiştir. Gelişmiş ülkelerde sıradan bir ilköğretim düzeyinde bile yukarıda bahsedilen sanatsal düzeyde çalışmalar yapılırken bizde öğretmen olacak adaylara ancak ve ancak blokflüt çaldırıp sadece ilköğretim düzeyinde gerekli olacak çocuk şarkıları öğretiyorsak sorunumuz ciddi demektir. Eğer toplumu oluşturacak bireylerimizin estetik bakışlarında daha yüksek bir düzey istiyorsak, genel eğitim düzeyindeki sanat eğitimi konularına daha fazla önem verip yüksek sanatsal düzey taşıyan çalışmalar ve uygulamalarına ağırlık vermek zorundayız. Bu da sanat eğitimi konularını ideal şekilde planlamayı, yeterli düzeyde bütçe ayırmayı, uygun fiziksel şartları oluşturmayı gerektirmektedir.
Yapılması gereken bu temeli oluşturacak, alanında uzman-vizyon sahibi kişilerin danışman olarak belirlenmesi ve hükümet yönetimi düzeyinde yetkinin bilirkişilere devredilmesidir. Bu gibi toplumun geleceğini etkileyecek önemli konular mutlaka ve mutlaka uzmanlara bırakılmalı ve bu kişilere tam yetki verilmelidir. Tüm disiplin alanları düşünüldüğünde sanat ve eğitimi konuları gerçekten çok özel alanlardır ve politikaları uzman kişi veya kurullarca oluşturulmalı-yürütülmelidir.