Alçaklık Ve Küstahlık; ‘Soy’a Dönüş Süreci’ (I)

Bizde “açılım” furyası, tam bir cehalet, şaibe ve şeamet biçiminde sürüp giderken; Hain komşu ‘hinoğlu hin’ her zamanki gibi pusuda… Biz, kirli çamaşır ve sözde açıklarımızı ortaya dökerken o, fırsattan istifade siyasi-sosyal ve maddi “açıklarını” kapatmakla meşgul…

27 Mayıs kalkışmasından sonra da 1963 -1980 döneminde tam bir insanlık düşmanlığı, terör mihraklarını tahrik, anarşiye yardım-yataklık yapmıştı. İyi hatırlayınız. O kirli, karanlık yıllarda yaşanan kâbus en çok Bulgaristan’a yaramış; komşu, ülkemizi bölmek, kana bulamak ve kardeş kavgası yaratan sağcı-solcu dâhili (domuzlara) bedhahlara miyarlarca dolarlık silâh, patlayıcı ve mühimmat pazarlamıştı.

Sonra yıllardır sistematik biçimde uyguladığı iç ajitasyon, Belene zulmü, ağır işkence, zoraki ad değiştirme, Slavlaştırma, asimilâsyon, zorunlu göç (tehcir) ve yer-yer “soya dönüş” gerekçeli “soykırım” teşebbüslerine, aciz ve zavallı (dönem) Türk hükümetlerine rağmen hız verdi. Yerine göre de İnönü yadigârı “Osmanlı Belgelerini” tehdit ve şantaj malzemesi olarak kullanmaktan bile kaçınmadan!..

Gerçekte “aslını inkâr” ve “dönmeliğin” lânetine uğramış bir çete devleti Bulgaristan.

Bu nedenle, yıllardır medenileşemedi, bir hak, adalet ve hukuk devleti olamadı.

Son “CÜRÜM”lerine Bakalım:

2009 yılı Aralık ayında Türkiye’den 20 milyar dolar tazminat istemeye yeltendiler. (1)

Hükümetten değil; Sivil toplum, kamuoyu ve halktan yükselen büyük tepki karşısında paniğe kapılıp geri adım attılar. İş bu tazminat istemleri tam bir “yavuz hırsız” misali olup; “1912 -1913 yıllarından sonra Türkiye’ den göç eden Bulgarların, burada bırakmak zorunda kaldıkları mal ve mülklerine karşılık” gelmek üzere idi. (2)

Türk Milleti’nden şöyle bir cevap aldılar: “Önce Bulgaristan işgalci olarak bulunduğu toprakların tapusunu versin bakalım…101 yıldır bizim öz topraklarımızı kullanıyor.. Tapuyu geri versin hele, biz de 10 milyarı veriveririz elbet ne olacak. Ne de olsa Bulgarlar bizim eski kardeş ve soydaşımız… Tekrar birlikte oluruz olur biter..”

Buna karşı misilleme; Devlet Radyo-Televizyonunda günde 10 dakika süreyle yapılan “Türkçe haber yayınının” kaldırılması biçiminde “tehdit” olarak döndü. Sofya’da “gözdağı” gösterileri yapıldı. Radikal bir parti meydanlarda, Türkiye ve Türkler aleyhine aleni tahrik ve tehdit şovları sergiledi.. Tabii bizim dışişleri bu manzaraları görmedi bile!..

OYSA; Bulgaristan Türkleri dediğimiz Türkler, Osmanlı zamanında şimdiki “öz ata” topraklarına yerleşmiş Türkler; Bulgar Türkleri dediklerimiz ise, çok ama çok daha önceleri gene aynı topraklara yerleşen Bulgar (Belgur, Balkar) Türkleri.. Daha gerilere gidersek sadece Bulgaristan toprakları değil, olduğu gibi bütün Balkanlar ve çevresi de Türk toprağı ve orada yaşayanlar Türk’tür… Şimdi “Bulgar” dediğimiz bu dejenere toplum sonraları (Bizans, patrik ve papalık baskısı ile) Türklükleri unutturulmuş; cebren, baskı, zulüm ve soykırımlar sonucu başka kültür dairesine (Slav) geçirilerek “soysuzlaştırılmış” (dönme) olanlardır….

Yıllardır zalim, despot ve diktatör yönetimlerce uygulanan baskı, zulüm ve işkencenin esas nedeni de; Geniş halk kitlelerinde “yeniden bir Türkleşme, İslâmlaşma ve medenileşme” korkusudur. Aslında bu korku çok derindir ve bütün Avrupa da vardır…

Her neyse, 2010 yılı Ocak ayı başında, tam bu söylemler hız kesmiş ve kapanmışken; 28 Ocak günü FROGNEWS.BG (http://frognews.bg/) isimli bir Bulgaristan gazetesinde Stoyko Stoyanov imzası ile bir makale yayınlandı.

“Soya Dönüş” süreci ile ilgili soruşturma müruru zamana (zaman aşımına) mı uğradı?.. Neden (ve niçin) rafa kaldırılıyor?..(3)
Doç Dr. Zeynep ZAFER tarafından özenle yapılan “Haber Makale” tercümesini; İçerik ve anlam bütünlüğünün bozulmaması ve belge değerinin korunması bakımından aynen veriyorum:

print

Bir cevap yazın