Aslında bu, Türkiye üzerinde giderek yoğunlaşan ‘psikolojik savaşın muhtelif vetireleri ile güncelleşmiş versiyonlarından başka bir şey değildir.
Aldatan put, proje gereği hükmünü icra etmektedir.
İçerde bol taraftar bulmuştur. Dönmesi, devşirmesi, haini, zalimi; Türk’ün ekmeğini yiyip düşmanın kılıcını çalmak için adeta kuyruktadır.
Konuya “Memura Disiplin Affı” ile girdik “Maaş Zammı” ve genel olarak, ülkenin ve bürokrasi’nin durumunu zaviyesinden baktık, inceledik. Tarihi bilgi ve belgeler ile Anayasadan örnekler vererek “süreci” değerlendirdik.
Netice olarak:
Yıllardır var olan ve mevcut hükümet tarafından da bilinçsizce uygulanan bir “Ulusu yozlaştırma ve ayrıştırma projesi’nin” pervasızca yürüdüğünü ve her şeye rağmen hükmünü sürdürdüğünü gördük.
Proje’nin bir ‘halk partisi zihniyeti” sahiplenmesi olduğunu özellikle vurguladık. Neticesinin, gerici-solcu, ateist-pagan ve irticai kesimler, yani mürtecilerce amaçlanan yozlaşma, çürüme, toplumsal dengeleri bozma ve Türkiye Cumhuriyeti’ni yıpratma ve yok etmeye yönelik olduğunu açıkladık
Bunların tamamı gerçek ve proje yıllardır yürürlükte.
Yürütenler ise, kökü dış güçlere dayalı, devlet içinde ‘devlet gibi’ hareket etme cüret ve cesaretini gösteren; Dönme, devşirme, ateist, pagan ve yine bunlardan nemalanan yerli işbirlikçiler. Eki, ya bu işbirlikçilerin emaresi ne?
Bunlar, devlette etkin oldukları zaman bir taraftan, tabanı ezmek için vergileri yükseltir, harçlar koyar, aldıkları vergi ile oluşturan kurumlarca üretilen ürün ve hizmetleri yine ‘vergi, bedel veya harç’ alarak ‘vergi mükelleflerine’ satarlar.
Diğer yandan kendileri vergi kaçırırlar.
Kahir ekseriyeti kayıt ve kapsam dışıdır.
Bankaları kullanarak soygunlar düzenler, halkı ve kurumları hortumlar, üç kâğıtçılık yapar, döviz-faiz ve borsa spekülâtörlüğü ile iştigal ederler.
Alınların akı ve bileklerinin gücü ile ‘helâl kazanmak’ gibi bir eğilim, arzu ve alışkanlıkları yoktur.
Her işleri rüşvet, iltimas, baskı, gasp, irtikap, sahtecilik, yolsuzluk ve suistimalle yürür. Bu güruhun ahlâki değeri sıfırdır.
Klâsik kapitalizm ve güncel emperyalizmin insanlık düşmanı akideleri bunların yaşam biçimidir.
Menfur emellerine ulaşmak için ‘Din Tüccarlığı’ ve ‘Siyaset Simsarlığı’ dahil kullanamayacakları kisve ve giremeyecekleri şekil ve renk yoktur.
Bukalemun karakteri bunların doğasıdır.
Hayatın her aşamasında karşımıza çıkar, devleti ve bireyi soymak için ellerinden geleni yaparlar.
Bu nedenle:
Adının başında “Adalet” kelimesi yer alan ve bunu “Kalkınma” söylemi ile tahkim eden “ADALET VE KALKINMA PARTİSİ” ve “HÜKÜMET” :
1. Adının adamı olmak, adalet ve faziletle icra-i faaliyet ve hükümet etmek;
Toplumda var olan ve kamu vicdanını derinden yaralayan bilumum imtiyaz, ayrıcalık, dokunulmazlık, adaletsizlik, haksızlık ve eşitsizlikleri mutlaka ve derhal kaldırmak zorunda, durumunda ve mecburiyetindedir.
Zira, hiçbir şekil ve surette vekil; Asilden ziyade hak, hukuk ve tasarruf imtiyazına sahip olamaz. Doğal olarak vekil, asilin emrinde ve hizmetindedir.
Yani, “HAKİMİYET, KAYITSIZ VE ŞARTSIZ MİLLETİNDİR”
2. Devlette süregelen ve artarak devam eden çürüme, yozlaşma, yosunlaşma, haksızlık, eşitsizlik, hukuk dışılık ve adaletsizliği kesin olarak ‘mutlaka ve behemahal’ önlemek zorunda ve durumundadır.
Buna vekâleten memur ve mecburdur.
Yükümlü ve sorumludur.
Üstelik bu doğrultuda vasiyete muhatap, emir kulu ve ‘vaat” sahibidir.
3. Dar kapsamlı ve TBMM’nin gizli oturumlarında alınmış uluslar arası ilişkilere raci çok önemli kararlar hariç olmak üzere “devlet sırrı” sınırlanmak ve ahlâksız kapitalist ve emperyalistler lehine işleyen ‘ticari sır’ kavramını bütünüyle kaldırmalıdır.
Esas itibarıyla “gizli oturum” son derece aykırı ve “milli güvenlik kaygısı” söz konusu olmadıkça, ahlâksız ve demokrasiye aykırı alçakça bir uygulamadır.
4. Genel af, ticari af, siyasi af, prim affı, alacak affı, imar affı, disiplin affı v.s., gibi muhtelif af’lar bir daha anılmamak üzere tarihe gömülmeli;
Devlet ve millet adına hükümetlerin “kişileri ilzam eden, yani kul hakkına giren” alan ve konularda ‘kesinlikle af yetkisinin bulunmadığı’, buna sadece mağdur, maruz, muhatap veya maddi-manevi-bedeni tecavüze uğrayanın yetkili olduğu bilinmeli;
Buna rağmen “genel af” çıkartan onursuz-sorumsuz, hukuk ve halk düşmanın hükümetler muaheze edilmeli, sorgulanmalı ve yargılanmalıdır.
Devlete dikkat, umur ve ciddiyet kazandıracak bütün tedbirler alınmalı, atanmış veya seçilmişi dahil bütün millet memur ve hizmetlileri tam bir ‘sorumluluk bilinci içinde” çalışır ve iş görür hale getirilmeli; Devletin ve halkın işleri en yüksek namusluluk, dürüstlük ve saydamlıkla, insanca ve ‘adam gibi’, ‘ilkeli, onurlu, düzenli ve disiplinli’ olarak yürütülmelidir.
5. Çalışanlar arasında; Kıdem, ehliyet ve liyakat baz alınarak ücrette adalet mutlaka sağlanmalı, çete ve polis devletlerinde olduğu gibi asgari ve azami maaşlar arasına asla ve kesinlikle devasa uçurumlar konulmamalı; Asgari ücret ile azami ücret arasındaki fark % 100’ü aşmamalı ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu günün şart ve ihtiyaçlarına göre derhal değiştirilerek revize edilmelidir.
6. Ülkemizde, farklı kategorilerde emekli olan insanların % 90’ı perişan bir halde olup,bunların büyük bir bölümü açlık sınırının, miktarı çok az bir ‘imtiyazlı kesim’ dışındakiler de ‘yoksulluk sınırının’ altında maaş almaktadır. Bu durum devletin ve milletin utancıdır.
Hükümetlerin varlık sebebi ve hukuk devletinin ilkeleri ile çelişir vaziyettedir.
İleride birleştirilmesi öngörülen SSK, E. Sandığı ve BAĞ-KUR emeklileri arasında, en kısa sürede “norm ve standart birliği” sağlanmak suretiyle, bütün emekli maaşları insani boyut, norm ve miktarlara çekilerek, milletimiz ve devletimiz bu utançtan kurtarılarak, en değerli varlığımız olan İNSAN UNSURUMUZ korunmalıdır.
7. Memura 40 + 40 zammı hem çok komik ve yetersiz ve hem de adaletsizdir. Bu nedenle, kök ücretlerde gerekli düzenlemeler yapılmak, adalet sağlanmak, belirli ilke ve kriterler uygulandıktan sonra “seyyanen” zam yapılmak suretiyle; Kesimler ve kategoriler arasında adalet sağlanmak zorundadır.
Aksi taktirde, iktidar partisi “ADALET” ve “KALKINMA” kelimelerini adından kaldırıp atmalıdır.
(*) Zülfü Livaneli, TURKISHFORUM 02 Aralık 2009
(**) MNS, ULUSU YOZLAŞTIRMA VE AYRIŞTIRMA PROJESİ….