Tanklar “Balyoz”a Çarptı

Olup bitenlere baktığımızda sanki birileri görüntüleri, ses kayıtlarını, gizli dokümanları özel olarak bu günler için saklamış.

Zira o kadar çok belge, görüntü ve kayıt var ki akıl alır gibi değil.

Peki, nedir olup biten?

Kim neden yapıyor bütün bunları?

Balyoz nasıl oldu da bu kadar detaylı, net ve sağlam delillerle deşifre oldu?

Balyoz harekâtı belgeleri neden saklandı?

Asıl soru;

Balyoz nasıl oldu da tanka çarptı?

Şimdi olup bitenleri geriye sarıp görelim.

ABD ve NATO soğuk savaş döneminde ABD tandanslı gladyo oluşturup NATO ülkelerini Sovyet tehlikesine karşı sivil-resmi hazırlıklarla teyakkuzda olmalarını hedeflemişti. ABD aynı zamanda bu güçleri o ülkelerde kendi isteklerini gerçekleştirmek için kullanıyordu. Nasıl kullanıldığıyla ilgili bir şey söylemeyi zaid buluyorum. Ama suikastlerden, darbelere ortam hazırlamalara kadar geniş bir “hizmet” modelleri vardı.

Ancak gelinen nokta ABD artık böyle bir güce ihtiyaç duymamaktadır. Zira bu güçlerin kontrol dışı faaliyetleri ABD ile o ülke halkı arasında ciddi sıkıntılara sebebiyet verdiği de aşikârdı. Bunu ABD görmezden gelemezdi. Örneğin Türkiye halkı hükümete, millete, demokrasiye karşı gelişen her eylemin ABD kaynaklı olduğunu biliyordu. Bu sebeple ABD töhmet altında kalıyor ve kötü imaja sahip oluyordu. Bu kötü imaj sonunda ABD düşmanlığına kadar varınca burada ABD artık tanklara çarpmamak için bir şeyler yapmanın zamanını kaçırmak istemedi.

Zaten öteden beri darbeleri yöneten, sevk ve idare edenler bir şekilde ABD ile ilişkiliydiler. Bu ilişki içli dışlı “geçişken”  bir ilişki olarak ilerlemişti. Yani ABD gladyonun, derin devletin, darbecilerin her hareketini izleyecek pozisyondaydı. Bu pozisyonunu kayıt altına almayı asla bırakmadı. Hatta bazen teşvik ve tahriklerde de bulunmadı değil. Sonunda bunu deşifre ederek kamburdan kurtulmak istedi. Hem de Türkiye halkının güven ve sempatisini kazanarak…

Balyoz vak’ası TSK içinde bir grubun öteden beri darbe, olmazsa sıkıyönetim, o da olmaz ise OHAL eğer o da tutmaz ise EMASYA çerçevesinde sivil inisiyatifi devre dışı bırakacak “emniyet tedbirleri” alarak ülkeyi arzu ettikleri darbeye doğru götürmekti.

Hiç unutmuyorum 1978 yılında Uludağ Üniversitesine kayıt yapmak için gitmiştim aynı zamanda eğitimde de öğrenciydim ve sıkıyönetim vardı. Kampusun dört bir yanı askerlerle çevriliydi ve buna rağmen silahlı kişi(ler) okulun orta yerinde bir öğrenciyi öldürdüler.  Döndüğümde okul koridorunda volta atan yüzbaşıya;

 “neden böyle çaresiz gibisiniz”? dediğimde o da gülümseyerek;

“emir gelmiyor” diye geçiştirmişti.

Evet, emir gelmiyor… nerden acaba ve neden acaba?

Son yapılan anketlerde görülüyor ki TSK diğer kurumlarda da görüleceği gibi kötü niyetli personeli yüzünden güvenilirliğini düşürmektedir.

Hatta 12 Eylül öncesi öldürme eylemlerinin sıkıyönetim döneminde daha da arttığını hatırlıyorum. Faillerin de ellerini kollarını sallayarak kayıplara karıştıklarını da.

Dönemin içişleri bakanı sayın H. Fehmi GÜNEŞ’ten dinlemiştim;

“Biz AĞCA için ek süre istedik ama sıkıyönetim komutanı buna izin vermedi” dedi. Eğer ek süre verilseydi AĞCA bülbül gibi öterdi. Çünkü AĞCA kendisinin en fazla yasal süre içinde gözaltında kalacağının sözünü almıştı. Kendisine verilen sözün yerine getirilmediğini görüp her şeyi anlatırdı. Keza cezaevinden kaçırılışı da aynı minval üzre kendisine verilen söze binaendi. Şimdilerde kimlerin ona destek çıktığı ayan beyan ortada.

Balyoz’un amacı Ak Parti iktidarını devirmekti. Yani gayeleri o geniş tabanı sistemin dışına itmekti. Ama “sistemin dışına ittikleri halk öyle geniş bir çoğunluktu ki kahhar ekseriyetle iktidara geldiğini” görmüş olmalıydılar.

Balyozcuların İnsanlığın saygınlığını erdemini esas alan her hareketin başarılı olacağını düşünüp konumlarını yeniden belirlemelidirler.

Bu çirkin oyunları oynayanlar,

Halka BALYOZ hazırlayanlar şimdi neye ve kime hizmet ettiklerini anlamışlardır ancak iş işten geçti. Bu duruma kimlerin teşvikiyle, desteğiyle geldiklerini anladılar anlamasına ama tren ebediyen kaçtı.

print

Bir cevap yazın