Açılım’lar ve Zulum!…

Zalimin harcı (mesleği, meşrebi, eylem ve marifeti) mezalimdir.

Mezalim, insanlık dışı ve maneviyat düşmanı, hırs, ihtiras ve bedhahlıkla malul kul hakkı ile abad’ı şiar edinmiş alt ve primitif varlıklar tarafından, hak-hukuk ve ahlâk dışı tasarruflar biçiminde ifa ve icra olunan eylemlerin tümüne denmek gerekir.

Zulmü yapan zalimdir; Yani, ancak zalimler zulmeder…

Zalime fiilen, fikren veya pasif eylemlerle karşı koymayan, mücadele etmeyen ise, imanı zayıf, acizlik ve “zaaf ile malul” demektir.

Zira zalim’e Yüce Yaratıcı dâhi lânet etmiştir.   

“Zalimin zulmü varsa, fakirin Allah’ı var” söyleminin kaynağı budur.  

Dönem itibarıyla halka yapılan en büyük zulüm maaşlar (gelirler) arasındaki insanlık dışı, utanç verici uçurum ve üretici ile tüketicinin “tam anlamıyla” mağdur ve perişan edilerek, aracı-tefeci ve komisyoncunun ihya edilmesi olayıdır.

Üreten ve yaratan mağdur, yan gelip yatan mamur ve müreffehtir.

Yıllardır uygulanan sistematik zulüm sonucu Milli gelir’in % 95’ini yüzde beşlik mutlu azınlık; Bakiye % 5’ini ise mutsuz, fakir-fukara, garip-guraba, yoksul paylaşmak zorunda ve durumunda bırakılmıştır.   

Bunlara kinayeten ve tevilen “öteki Türkiye” ve “zenci Türkler” denilir.

Her ne kadar bu güne değin açıkça telâffuz edilmemiş olsa bile; 27 Mayıs’dan bu yana “açılımlar” birbirini izliyor. Her açılımın astronomik maliyeti var. Bu fatura elbet fail cuntalara yükleniyor ve millet tarafından bedel olarak ödüyor. Fakat bu açılımlarla “açılıp-saçılan” ve “açık toplum” a dönüşen ülkede zulüm arttıkça hüdâi nabit (türedi) zenginler çoğalıyor, çeşitleniyor, soygun, vurgun artıyor.  

ZULÜMLE ABAD

Her ne hikmetse, 1960’dan sonra gelmiş geçmiş tüm hükümetler “Bizden olanları abâd, bizden olmayanları berbad ederiz” biçimi politikalar uyguluyor ve bu usul sürüp gidiyor. Uygulamalar sonucu haksızlık, hırsızlık-yolsuzluk ve hortum artıyor. Dünyada hiç görülmemiş, duyulmamış türden “gasp ve iktisaplar-edinimler” gözleniyor.

İŞTE BUNLAR ZALİMLERİN VE ZULMÜN ÇEŞİTLERİDİR:

En tazesinden, güncelinden başlayalım.

-İlk’inden sonra ikinci ve üçüncü Emniyet Genel Müdür Yardımcılarının adları da “nitelikli dolandırıcılık ve organize suç örgütü” adları ile birlikte anılmaya başlandı. Memleket çapında her derece ve düzeyde seçilmiş ya da atanmış zanlı, suçlu ve dahi hüküm giymişler var. Buna asker, jandarma, polis, akademisyen, zabıta ve sair devlet ricali dahil!… Eğer Ümraniye soruşturmasını da kapsama alır ve hesaba katarsanız, içinde bulunduğumuz vahamet ve şeamet boyutu daha iyi anlaşılır.

ÖZGÜN ÖRNEK VERELİM!..

-Kurban yolsuzluğu operasyonunda 20 tutuklama! Kara para aklama, kalori çetesi, “medya-mafya-politika” üçgeninde kokuşmuş engin bir bataklık; Ve her sektörde derin bir yapılanma, mafya ve insan ticareti! Bunlar ipe sapa gelir şeyler. Amma,  kamu vicdanını derinden yaralayan, dindarları geren ve toplumun büyük kesimini şaşkınlığa uğratan şu alçaklığa, namussuzluğa, din tüccarlığı, ve şerefsizliğe bakın.   

KURBAN YOLSUZLUĞU

Ankara Emniyet Müdürlüğü ekiplerinin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talimatı yönünde “Kurban bağışı kesim ihalelerinde yolsuzluk yapıldığı” iddiasıyla gözaltına alınan ve mahkemeye sevk edilen 31 kişi, Cumhuriyet Savcısı Hüseyin Kocabey’in tutuklama talebiyle Nöbetçi Ankara 10. Sulh Ceza Mahkemesinde hâkim karşısına çıktı. Mahkeme şüphelilerden 20’sini tutuklarken, 11’ini serbest bıraktı. Gözaltına alınarak mahkemeye sevk edilen LÖSEV Başkanı Üstün Ezer, Mehmetçik Vakfı Başkanı Salih Güloğlu, Deniz Feneri Derneği Genel Başkanı Mehmet Cengiz ile TOBB Başkan Yardımcısı Faik Yavuz da bırakılanlar arasında yer aldı.

TEKEL İŞÇİLERİ

-Tekel işçileri günlerdir Ankara sokaklarında hak arıyor. Peki, nedir bu tekel meselesinin aslı astar. Av. Tuncer  GÜNGÖR Şöyle açıklıyor: “TEKEL 292 milyon dolara özelleştirilmişti. Bunu alan firma birkaç ay sonra, TEKEL’i tam 950 milyon dolara satarak 658 milyon dolar kâr etti. İşçi sokağa atıldı, mağdur ve perişan oldular.

Bu ve bunlar gibi binlerce olay, sürdürülen zulmün açık bir göstergesi…

Zulüm hak ve adaletin gasp edilmesidir.

Tüyü bitmemiş yetimin ekmeğine göz dikilmesidir.

 Zulüm, insana, topyekün yaşam’a ve ülkeye ihanettir.

 KÜRT KİSVESİ ALTINDA KRİPTO ZULMÜ

KÜRT (Ermeni) IRKÇISI Lanetli Örümcekler:

Bebekler dâhil 40 bin kişiyi alçakça katleden, sivil halkın arasına bomba atan, Serap’ı canlı-canlı yakan, uyuşturucu yolunun bekçileri, lânetli örümcekler bireyin vatandaşlıkla bağlı olduğu cumhuriyetle çelişkilerini “Yapay Kurt sorunu”, gerçekte “derin bir Ermeni sorunu” ile örtmektedir. Mustafa Kemal Atatürk’ün çok istediği, fakat daime İnönü tarafından engellenen Toprak reformu yapılıp feodal kalıntı toprak ağalığı tasfiye edilmedikçe, aşiret ağalarının AB-D sömürgecileri, Ermeni ve dincilerle menfur işbirliği önlenemez. Uyguladıkları terör, tehdit, anarşi ve tedhiş önlenemez.

ÇOK HAİN BİR TUZAK: MAHMUR

Eşkıya yandaşı TBMM’liler Mahmur’a gittiler.

İşte oradan çıkan son numara..

Mahmur’daki terörist kitlenin Güneydoğu’da özerk bir bölgeye iskanını, buranın da Birleşmiş Milletler denetimine alınması istendi..! Bunlar, o “TBMM’ye dönsünler” diye adeta ayaklarına kapanan Apocu vekiller eliyle gerçekleştiriliyor!.. Hani şu, devlet kesesinden ayda 9,5 milyar TL maaş, 2 yılda emeklilik hakkı, emekli olunca ömür boyu ayda 6 milyar TL maaş hakkı da olan TBMM mensubu Apocu vekillerin önüne düştüğü hareket!.. Gafil iktidar “Açılım” diye sunduğu tuzağın eleştirilmesine, karşı çıkılmasına tahammül edemiyor.. Karşı çıkanları, “Kardeşliği baltalayan, krizden beslenen art niyetliler” diye suçluyor. Baş koyduğu yolda ülkeye barış ve huzur geleceğini söylüyor… Bütün amacının “Tek bayrak, tek millet, tek devlet” olduğunu söylüyor…

Başlı başına bu dahi bir zulüm değimi dir?..

KATSAYI VE TSK

Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı tarafından 21 Ağustos 2009 tarihinde katsayı farkına ilişkin kapsamlı bir çalışma yapıldığı ortaya çıktı. 10 maddeden ibaret istihbarat çalışmasının, ”Sonuç ve değerlendirme” bölümünde şöyle deniliyor: ”Yeni düzenleme ile İHL’nin önündeki katsayı engelinin kaldırıldığı ve yükseköğretim kurumlarına girişte avantajlı hale getirildiği, bu yolla muhafazakâr yaşam tarzını benimseyenlerin kamusal alanda varlıklarının genişletilmesinin hedeflendiği…” Sonuç/değerlendirme bölümünde ise: “Düzenlemenin iptali istemiyle açılan davanın ve gelişmelerin takip edilmesinin uygun olacağı değerlendirilmektedir” deniliyor.

Aziz Türk milleti’nin kadim ordusu’na “Peygamber Ocağı”; vatan-millet uğruna can veren askerlere ŞEHİD, ŞÜHEDA; Savaştan muzaffer çıkanlara GAZİ denir. Bu terminoloji İslâmi’dir. Türk Ordusu, kurulduğu günden bu yana “Müslüman” ordudur.

Ancak, yıllık MGK toplantılarında; “insanlık dışı bir Yahudi tarikatı olan mason ve mütemmimleri yerine” Müslümanların ihracı, milliyetçi ve muhafazakâr düşmanlığı, buna mukabil ateist, dönme, solcu, hırsız-yolsuz ve suiistimale müsamaha ZULÜMDÜR.  

     

print

Bir cevap yazın