Aşkın tarifi yemek tarifine mi benziyor acaba ?Yok yok yemek tarifinde bilmeyene ne kadar anlatırsan anlat, ne kadar yazarsan yaz uygulamalı göstermedikçe o yemeğin kıvamını verdiremez.
Peki aşkta nasıl olur ki bu uygulama ? Olmaz efendim olamaz.
Aşk deneme yanılma yöntemli veya ÖSS sınavı gibi seçenekli bir şey değil ki.
Beyin korteksi ( dış yüzeyi) kişinin duygusal ve cinsel anlamda yaşadıklarından öğrendiklerini daha sonra kullanılmak üzere depolama işlevini görmektedir. Beynin frontal korteksi ( beynin ön bölgesini örten beyin dış yüzeyi) kişiler arası ilişkiler, duygusal ve cinsel seçimlerde ve kişisel eğilimlerde görev alacak öğrenme işini üstlenmiştir. Bazal ganglion olarak adlandırılan “accumbens çekirdeği” bir ilişkiyi ya da cinsel işlevi başlatmada ve zevk alma işlevinde uyarıcı görev üstlenmektedir. Gene buraya komşu “striatum” bölgesi karşı cinse olan duygusal ya da cinsel çekimi izleyen dönemde yapılacak hareketleri kolaylaştırma , ilgiyi aktif eyleme dönüştürme konusunda ön plandadır. Duygusal yaşantılamada en büyük rolü üstlenen limbik sistem görerek, işiterek, koklayarak ve dokunarak bir takım hislerin edinilmesinde ve duygusal çekim hissetmede önemlidir. Daha önce öğrenilen bilgiler ve yeni edinilen izlenimlerin birleştirilmesi gene bu alanda gerçekleştirilmektedir.
Hipotalamus ön çekirdeklerinde erkeklerden beklenen duygusal ve cinsel davranışlar yönetilir.erkeklik hormonu “testesteron” ve dopamin adlı bir başka hormon bu sistemi aktive etmektedir.
Hipotalamusun arka çekirdeklerinden kadına özgü cinsel ve duygusal yaşantılar yönlendirilmektedir.bu sistem de kadınlık hormonu olan “ östrojen” ve serotonin dediğimiz başka bir hormonca aktive edilir. Son olarak hipofiz bezi de beyinden çıkan yapılması uygun bulunan davranışların, hissedişlerin vücudun gerekli organlarına iletilmesini sağlar.
Testesteron, östrojen, melatonini uyaran hormon , tiroid bezi hormonları,progesteron ve prolaktin düzeylerinin artışı cinsel çekim ve eylemleri kuvvetlendirirken; serotonin, dopamin ve GABA denilen hormonların düzeylerindeki artışlar bu durumu azaltmaktadır.
Testesteron-Dopamin ve Östrojen-Serotonin olayını inceleyelim bence.
DOPAMİN-SEROTONİN-GABA-ASETİLKOLİN
Yapılan anatomik çalışmalarda beynin dört farklı lobdan (bölümden) oluştuğu belirleniyor. Ardından beyinde “dopamin”, “gaba”, “asetilkolin” ve “serotonin” adı verilen dört ana biyokimyasal madde bulunduğu ve bunların her birinin beynin birbirinden farklı dört bölümünün biri tarafından salgılandığı anlaşılıyor. Daha sonra beynin dört bölümüyle ilgili olan ve elektrik akımlarının iletimini temsil eden dört ayrı beyin dalgası keşfediliyor.
Simetri (ruh hali) ile ilgili bölüm; “Beynin sağ ve sol yarımkürelerinin fonksiyonları birbirlerine bağlı mı?”
Serotonin kimyasalı ve beraberindeki tryptophan amino asidi beynin iki yarım küresi arasındaki simetrinin ilişkisini belirliyor. Bu ilişki aksadığında ya da bozulduğunda ise tuz kullanma isteği artıyor; sırt ve ve baş ağrıları, nefes darlığı ve uyku bozuklukları şikayetleri beliriyor. Bu belirtiler çoğaldıkça kişide depresyon, takıntı ve uykusuzluk hastalıkları ortaya çıkıyor.
Enerji ve metabolizmayla ilgili bölüm; “Beyin, fonksiyonları için gereken besin maddelerini alabiliyor mu?”
Dopamin kimyasalı için beynin enerji ve güç kaynağı diyebiliriz. Bu maddedeki eksilme, şeker-kafein kullanma ihtiyacı, yorgunluk, solgunluk, ishal, azalan cinsel dürtü, rutin işlerin yapılmasında zorluklar, keyifsizlik ve fiziksel aktivitede gerileme gibi belirtiler gösteriyor. Beyindeki bu enerji kaybı, obezite, çeşitli bağımlılıklar, cinsel bozukluklar ve parkinson gibi rahatsızlıklara zemin hazırlıyor.
Ritim (sükunet) ile ilgili bölüm; “Dört ana beyin dalgası dengeli çalışıyor mu?”;
Gaba kimyasal maddesi, beyin dalgalarının uyum ve ritim içinde çalışmasını sağlıyor. Ayrıca vücudun sükunet içinde bulunmasına katkıda bulunuyor. Gaba eksikliği halinde beyindeki ritim kaybolarak şu belirtiler ortaya çıkıyor: Karbonhidrat aşermeleri, titreme, seğirmeler, ateş basmaları, çarpıntı, terleme, ellerde soğukluk-nemlenme, göğüs ağrısı, görme bozuklukları, dinlenememe, anormal derecede koku alma hissi, mide şikayetleri ve beklenmedik alerjiler. Beyin ritim bozukluğu ise, yüksek tansiyon, kulak çınlaması, adet öncesi sendromu, kriz nöbetleri ve kaygılanma gibi problemlere sebep oluyor.
Hız (hafıza) ile ilgili bölüm; “Beyin, gelen bilgilerin ne kadarını değerlendirebiliyor?” sorularının cevaplarını veriyor.
Asetilkolin kimyasal maddesi, “beynin çalışması ve bilgileri tekrar hatırlaması için gereken kaynak” diye tarif ediliyor.
Bu kimyasal maddede azalma meydana gelirse beynin çalışma hızı yavaşlıyor. Bu da kendini yağ tüketme isteği, ağız kuruluğu, kuru öksürük, hafıza kaybı, unutkanlık ve konsantrasyon zorluğu gibi belirtilerle hissettiriyor.
İnsanı yaşlanmaktan korkutan bunama ve alzheimer türü hastalıklar ile asetilkolin kimyasalındaki eksilme arasında çok ciddi bir ilişki söz konusu.
BEYİN DALGALARI
Beyinden yayılan elektrik sinyalleri kafatasına bağlanan alıcılarla ölçülebiliyor. Elektroensefalogram (EEG) denen bir aletle ölçülen bu sinyallere “beyin dalgaları” deniliyor. Esas olarak 4 tür beyin dalgası var. Bunlar alfa, delta, teta ve beta ilk bulunan beyin dalgasına, Yunan alfabesinin ilk harfi olan alfa deniyor. Bu dalgalar, bir voltun milyonda biri kadar düşük bir voltaja sahip. Saniyede 10 kez salınan alfa dalgaları bir görülüyor bir kayboluyor, yani sürekli mevcut değiller. Örneğin, derin uykuda ya da aşırı heyecan durumlarında bu dalga neredeyse hiç yok. Alfa dalgaları, genellikle insanın rahat olduğu, çok fazla efor sarf etmediği durumlarda görülüyor. Delta dalgaları, uykunun derin evresinde ortaya çıkıyor. En fazla saniyede 4 kez dalgalanan delta dalgaları, en yavaş titreşen dalgalar. Teta dalgaları uykuya geçerken ya da uykunun ilk evrelerinde görülüyorlar. Bunlar biraz daha hızlı; saniyede 4-7 kez salınıyorlar. Beta dalgaları çok stresli durumlarda, kafamızı toplayamadığımız ve dikkatimizi veremediğimiz zamanlarda ortaya çıkıyor. Saniyede 13-40 kez salınan beta dalgaları alfa ve teta dalgalarından daha hızlı. Son yıllarda üzerinde çalışılan diğer bir dalga türü de “gama”. Gama dalgaları saniyede 40 kez titreşiyor. Bu dalganın, algılama bilinç ve entelektüel düşüncenin kaynağı olduğu düşünülüyor.
Her bir dalga türü, bilinç durumunun bir aşamasıyla bağlantılı. Bu dalgalar arasında eşgüdümlü bir geçiş sağlanamazsa çeşitli sorunlar ortaya çıkıyor. Örneğin, gerektiği zamanda delta ve teta dalgaları oluşmazsa, kişide uykusuzluk sorunu bağlıyor. Arabanın viteslerine benzetilecek olursa, delta birinci, teta ikinci, alfa üçüncü ve beta dördüncü vites. Arabayı kullanırken nasıl her vitesin ayrı önemi varsa, her dalganın da kendine göre bir önemi var. Bu viteslerin geçişinin oldukça yumuşak olması gerekirken, durum her zaman böyle değil. Örneğin bir pazartesi sabahı, uykumuzun en derin yerinde delta dalgaları üretmekte olan beynimiz, alarmın çalmasıyla bir anda stresli bir güne başladığımızı hatırlayıp beta dalgaları üretmeye başlıyor. Bir fincan kahve sonrasındaysa alfa ve teta dalgalarını iyice baskılayıp beta dalgalarına kendimizi alıştırmaya çalışıyoruz. Beynin zıt dalgalara ani geçişi, insanda stres yaratabiliyor. Alfa dalgaları günlük performansımızı artıran, beyni stresten koruyan ve genellikle yaratıcı olmamızı sağlayan dalgalar. Bu nedenle bu dalganın baskılanması insanda gerilim, yani stres oluşturuyor. Yaratıcılığımızı ve günlük hayatımızdaki performansımızı geliştirmek için delta dalgalarının artırılması gerekiyor. insanın kendisini rahatlatarak stresten uzak kalması, bu dalgaları artırıp performansımızı yükseltiyor.
ABD’deki Rochester Üniversitesi bilgisayar bilimleri laboratuarında geliştirilen bir bilgisayar sayesinde, televizyon beyin dalgalarıyla uzaktan kumanda edilebiliyor. Bilgisayarı açıp kapatmak isterken insan beyninden yayılan dalgalar bilgisayar tarafından algılanıyor. Bilgisayar hangi dalganın açma, hangi dalganın kapama olduğunu ayırt edebiliyor. Bu sinyaller televizyona gönderilerek kontrol sağlanıyor. Böylece kişi televizyonu açmak istediğinde yayılan dalgalar “aç” olarak algılanarak televizyon açılıyor. Kapatmak istediğindeyse bilgisayar tarafından algılanan “kapa” dalgası televizyonu kapatıyor.
Yazımızı buraya kadar okuduğumuzda aklımıza şunlar takılıyor.
Astroloji de ki, ateş toprak hava ve su olarak adlandırılmış 4 unsur ile beyin dalgalarının bir ilişkisi var mı acaba ?
Yeni tanıştığımız birisi için KANIM ISINDI veya ÇOK ANTİPATİK BİRİ diye konuşmalar yaparız. Acabu bu uyum veya uyumsuzluk olayı beynin yaydığı bu ışınlarla mı ilgilidir. ?
Aşık olduğumuz kişi aslında beyin kimyamıza tam 12 den vuran kişi mi olmuş oluyor acaba ?
Zıtların çekimi vardır bunu biliyoruz. Peki, aşk da zıtların çekiminin bir sonucu mudur ?
Erkek akılda, kadın iffette güçlüdür. Erkek kadının iffetine, kadında erkeğin aklına aşık olur.- bence.
İffetli annenin oğlu akıllı, akıllı babanın kızı da iffetli olur diyorum.
AL-İ İMRAN SURESİ
35- İmran’ın karısı: “Rabbim, karnımdakini tam hür olarak sana adadım, benden kabul buyur, şüphesiz sen işitensin, bilensin.” demişti.
36- Onu doğurunca -Allah onun ne doğurduğunu bilip dururken- şöyle dedi: “Rabbim, onu kız doğurdum; erkek, kız gibi değildir. Ona Meryem adını verdim. Onu ve soyunu koğulmuş şeytanın şerrinden sana ısmarlıyorum”.
37- Bunun üzerine Rabbi onu güzel bir şekilde kabul buyurdu ve onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi ve Zekeriyya’nın himayesine verdi. Zekeriyya ne zaman kızın bulunduğu mihraba girse, onun yanında yeni bir yiyecek bulurdu. “Meryem! Bu sana nereden geldi?” deyince, o da: “Bu, Allah katındandır.” derdi. Şüphesiz Allah, dilediğine hesapsız rızık verir.
MERYEM SURESİ
20- Meryem: “Benim nasıl çocuğum olabilir? Bana hiçbir insan dokunmamıştır. Ben iffetsiz de değilim” dedi.
27- Sonra Meryem onu (İsa’yı) yüklenerek kavmine getirdi. Onlar (hayretler içinde şöyle) dediler: “Ey Meryem! doğrusu sen görülmemiş bir şey yaptın.”
28- “Ey Harun’un kızkardeşi! Senin baban kötü bir adam değildi, annen de iffetsiz bir kadın değildi.”
GÖRDÜĞÜNÜZ GİBİ ARKADAŞLAR KADININ SÜSÜ GÜZELLİĞİ İFFETİDİR. ÖYLE BİR İFFETLİ KADINA DA RASUL DOĞURMAK YAKIŞIR