Amatörce de olsa birkaç yerde çiziktirdiğimi gören duyan dostlar arada bir okuyorlarmış. Ama ne fayda ki dostlar benden şikâyetçi de!
Derler ki: İyi güzel yazıyorsun da çoğu yazında AKP’ye ve Hükümete (gerçi onlar “Tayyib” diyorlar) giydiriyorsun. Kardeşim bunların hiç mi iyi bir tarafları yok? Biraz daha yumuşak yazarsan daha çok okuyanın olur”. Eee… Dost hatırına çiğ tavuk bile yenirmiş. Ben de bugün AKP lehine Allah ne verdiyse döşeneceğim. Hem kafaya koydum; Bugün Allah’ın izni, AKP’nin inayetiyle reyting rekoru kırmayı planlıyorum.
Efendim, vakti zamanında seçimlerde mitingden mitinge koşan İnönü’ye kurmayları demişler ki; “Paşa Hazretleri, zat-ı aliniz çok değerli şeyler söylüyorsunuz, hepsi hakikat, fakat memleket ahalisi aklından ziyade hisleriyle hareket etmekte, bu sebeple rakiplerimiz hiç bir şey yapmadığı halde ‘Din, Allah, Kitap’ diyerek bizden çok oy alıyorlar. Lütfedip siz de halkın duygularını okşasanız, biraz Allah’tan peygamberden bahsetseniz”. Paşa da bunu dikkate alacağını bir daha ki sefere daha dikkatli olacağını söylemiş.
Ben de İnönü’nün dediği gibi dostları dikkate almaya karar verdim. İnönü ne mi yapmış? Acele yok. Cevap yazının içinde ama önce şu bizim reyting işini halledelim. Neyse, oturdum, 2002’den bu yana olanları “Hayatımızda, hafızamızda, ruhumuzda” iz bırakan gelişmeler neler? diyerekten tek tek sıralamaya çalıştım. Gerçekten de “gurur verici” uzun ve müthiş bir liste çıktı karşıma. Buyurun, birlikte hafıza tazeleyelim;
1 – Dış Politika, Diplomasi ve Uluslar Arası Siyaset Alanındaki Gelişmeler:
- Listenin ilk başında elbette ki Amerikalıların başına hem de “Bağımsızlık Günü 4 Temmuz’da” geçirdiğimiz “THE CHUWAL” var.
- İkinci sırada ise Erzurum Kongresi’nin 85. yıldönümünde 24 Temmuz 2004 tarihinde Avrupa Birliğine kabul ettirdiğimiz Türkiye Uyum Yasaları var. Bu yasa ile Türkiye tüm Avrupa’ya vize uygulamasına da geçti.
- Üçüncü sırada Avrupa Birliğine Anayasamızı resmen kabul ettirerek 29 Ekim 2004 tarihinde imzalatmamız var. Hem de imzayı onların Türk düşmanı papalarının (Papa Pius) heykelinin önünde imzalattık.
- Türkiye bu gelişmeler çerçevesinde “Misak-ı Milli”yi de Avrupa’ya kabul ettirmiştir. Misak-ı Milli’nin Avrupa tarafından kabulüyle, Irak’ın kuzeyindeki peşmergeler dağıtılmış, Musul ve Kerkük’te Türkiye’ye bağlı bir Türkmen Devleti de resmen kurulmuştur.
- Kıbrıs’ta Türk Planı kabul edilirken, Avrupa Birliği’nden atılan Güney Kıbrıs Rum Yönetimi lağvedilmiş, tüm adayı temsilen KKTC, bütün uluslar arası çevrelerce resmen tanınmıştır.
- “2009 yılındaki Açılım” ile Azerbaycan ile Türkiye birleşirken Ermeniler de mecburen “Soykırım” iddiasından vazgeçmiştir.
- Rusya’nın gelişen tehdidi karşısında bir himmet gösterisi olarak Türkiye, ABD’yi şemsiyesi altına alırken, ABD’ye 2009 yılında da 7,8 milyar dolarlık Füze Kalkanı silahları satmıştır. Bu ABD’li dostlarımızı çok mutlu etmiş görünüyor.
- İsrail’e tokat üstüne tokat attık, İsrailliler, Filistinlilere gıkını çıkaramaz oldular. Ayrıca Irak’a huzur ve sükun geldi. İran ise ‘nükleer’ kelimesini kullanmayı tüm ülkede yasakladı.
2 – Ekonomik Alandaki Gelişmeler:
- Resmi istatistik kurumu olan TUİK sayesinde kişi başı milli gelirimiz bir gecede % 32 arttı. Bin dolarlarda sürünen milli gelir bu sayede 7-8 yıl içinde 10.000 doları aştı.
- Hatta kişi başı milli gelirimiz o kadar arttı ki dünyayı yakıp yıkan küresel ekonomik kriz bizi “teğet” geçerken 18’ini dolduran her Türk vatandaşı gemiler alıp deniz filoları kurmaya başladı. Daha 14’ündeki çocuklarımız bile e-ticaret sayesinde zenginleştiler.
- Herkes –tabii ki haindirler– reel enflasyonun vatandaşı perişan ettiğini söylese de TÜİK sayesinde enflasyonumuz çok şükür % 7-8’lere düştü. Büyüksün sen TÜİK.
- Küresel krizle dünyanın en büyük bankaları batarken bizim bankalarımız 2009’un ilk dokuz ayında karını % 35 artırdı, toplamda ise 11 milyar doların üstünde kar ettiler.
- Doğalgaz, elektrik gibi hizmetler artık sudan ucuz hale geldi.
- 2009 bütçesi 52 milyar lira fazla verdi, maliye bakanlığı fazla parayı nere(sine)ye koyacağını bilemez oldu. Türkiye dardaki ülkelere dış borç vermeyi planlıyor. Dış borç demişken, dış borç kavramı artık unutulmuş durumda, dış alacaklarımızın tam hesabı yapılamasa da yaklaşık olarak 400 milyar dolar civarında olduğu söyleniyor.
- İhracat ithalatı ikiye katlarken, Türkiye yatırım yapacak ülkeler ve bölgeler aramaya başladı. ABD, AB gibi modası geçmiş ekonomilerin davetleri Türk sermayesi tarafından artık pek ilgi görmez oldu. Dünyada, Türklerin aya yatırım yapmayı planladığı konusu geçen yılın en çok konuşulan konularının başında gelmekteydi.
- Türk çiftçisi tarla takımla uğraşma zahmetinden kurtarıldı. Başlangıçta çalışma konusunda ısrarcı olsalar da “üretim kotası” şeklindeki yasaklar ve “tarla parası” adıyla dağıtılan paralar sayesinde beleşe alıştırılan çiftçilerin çalışma azimleri 5-6 senede ortadan kaldırıldı. Şimdilerde ise tarlanın tozunu toprağını bir kenara bırakan Türkler, Facebook’ta “FarmVille” oynayarak hem nostalji yapıyorlar hem de işin eğlencesini çıkarıyorlar.
3 – İç Siyaset, Yargı, Askerler Gibi Konulardaki Gelişmeler:
- Savcılığını başbakanın üstlendiği soruşturmalar sayesinde gözü korkmayan, tırsmayan kimse kalmadı. Mersinde bir çiftçi densizlik edecek oldu, O’na da başbakan “Ananı …” diyerek ağzının payını verdi.
- Cemaatlere ve can ciğer kuzu sarması olduğumuz, dostumuz ABD’ye yan gözle bakan ne kadar vatan haini terörist aydın/asker varsa defteri dürüldü. En son cemaate yönelik çalışma içinde olan Erzincan eski savcısı ve eski Garnizon Komutanı sigaya çekildi. Şimdi nerde mi? Tabii ki içerde.
- Bu çerçevede “O şimdi asker” dönemi sona erdirildi, “O şimdi tutuklu” dönemi başlatıldı.
- Kandil ve Mahmur kahramanları ayaklarına kırmızı halılar serilerek daha sınırda resmi devlet töreniyle karşılandı. Onlara ve arkadaşlarına karşı densizlik yapan “Genç subaylar ve teğmenler” ise “Delikanlı Savcılar” tarafından dağda operasyondayken paketlenip içeri tıkıldılar.
- “1 Numara”ya dokunmaya henüz gözümüz kesmese de “façasını almadığımız, fiyakasını bozmadığımız” başka numara kalmadı. Evvel Allah herkesin numarasını alındı şu anda yatak odaları dahi dinlenmektedir.
- “AKP’nin irticai eylemlerin odağı olduğu” Anayasa Mahkemesi kararıyla tescillenmesine karşın, zaten kaldırılacak olan anayasa hükümlerinin uygulanmasına gerek görülmedi.
- Hanımefendinin göz zevkini bozduğu için Cumhurbaşkanlığı forsunun kanı çağrıştıran o berbat kırmızı renginden vazgeçilerek, AKP’nin ak rengi kullanılmaya başlandı.
- TSK’nın rejim konusundaki tavrı beğenilmediği için rejimin bekçiliği “POLİS”e devredildi. Bu çerçevede Emniyet’e ağır silah alma ve kullanma yetkisi verildi. Bundan sonra askerlerin ruhsatlı silah alırken bile emniyet onayından geçmesi ve izni valilerin vermesi benimsendi.
4 – Sosyal Ve Siyasi Alandaki Gelişmeler:
- “Sadaka Kültürü” dinimizin ve sosyal yaşamımızın bir parçası olarak anayasal güvence altına alındı, ayrıca sadaka kabul etmeyenlerin oy kullanması da yasaklandı.
- Türban artık serbest bırakıldı. Gülhane Parkı, Yıldız Parkı gibi özel işlevleri olan tüm kamusal alanlar türbanlı sevgililerin akınına uğramış durumda.
- Pahalı olan “elektrikli ampül sistemi” terk edilerek “belediye kömürüyle aydınlatan ampul sistemine” geçildi. Buna bağlı olarak da “al kömürü ver oyu” uygulaması tüm Türkiye’de yürürlüğe kondu.
- “Semra Analar, Tülin Gelinler, Caner Damatlar, Polat Abiler, Mematiler, çocuk dizilerindeki Cinler, Periler” sayesinde yeni bir rol modeli algılaması yaratıldı. Yeni televizyon kültürü sayesinde yetmişlik nineler ve dedeler bile televizyonlarda rahatlıkla koca yada karı arayabiliyor. Artık geleneksel toplum belleği, geçmişin safsatalarından kurtarılmış durumdadır. Ülkenin gençlerinin ve çocuklarının rol modelleri tamamen değiştirildi, geliştirildi.
- İslam’ın doğmaları bir kenara bırakılarak daha geniş mezhepli modern bir din anlayışının kapısı aralandı. Bu çerçevede cemaatin büyük hizmetleri sayesinde artık kabir sorgularının nasıl yapıldığını iyice öğrendik. Sorguyu yapacak amcayı bile tanıdık. Ne demek istediğimi anlamayan kalp gözü kapalı mel’unlar ivedilikle STV ve diğer cemaat/AKP televizyonlarının “Kalp Gözü, Beşinci Boyut, Sır Kapısı” gibi programlarını seyretsin. İş eğer bu kadar basitse biz de yırttık sayılır. Zaten cemaate girene sorgu yokmuş diyorlar.
Bunlar bir çırpıda aklıma gelenler. Gerçekten de AKP’nin bu ülkeye hizmetleri konusunda bugüne kadar nankörlük etmişim. Listeyi baştan aşağı okuyunca acilen “Kalp gözümü açıp sır kapısından geçerek beşinci boyuta varmam gerektiğini” fark ettim. Yoksa oradaki nur yüzlü amca beni “cıss…” yapacak.
Bu arada reytingime katkıda bulunan arkadaşların başta anlatılan hikâyede İnönü’nün ne yaptığını öğrenmesinin vakti geldi.
Efendim, Paşa Hazretleri tavırlarında ve konuşmasının içeriğinde hiçbir değişiklik yapmadan yine her zamanki klasik mitinglerinden birini yapmış, kürsüden inerken de sağ elini havaya kaldırıp vatandaşa hitaben “Allaha ısmarladık” demiş.
Kurmayları hemen etrafını sarmışlar; Hani Paşam ne konuşmuştuk? “Din, kitap, Allah” ne oldu, niye biraz bahsetmediniz? demişler.
Paşa da o muhteşem cevabını vermiş; Kürsüden inerken ‘Allaha ısmarladık’ dedim ya!
Son söz;
Meğerse AKP lehinde yazı yazmak ne kadar kolaymış. Ben şimdiye kadar bir şeyler yazacağım diye boşuna yırtınmış didinmiş durmuşum. Olan biteni tersinden oku, al sana fıstık gibi yazı.