Sovyet Sosyalist Kürt Cumhuriyeti(!)

Kürt açılımı, malesef, doğrudan Kürtlerin sorununu hedef almamaktadır. Öteden beri devam etmekte olan aşiret sistemi, ağalık ve çelikleşmiş feodal yapı, eski Sovyet Rusya’daki Proleterya Diktatörlüğü’ne kayıtsız şartsız iman etmiş sovyet halkın durumuyla örtüşmekte.

Her hangi bir aşirete, marbaya mensup yığınlar, her şeyi ağadan, aşiret reisinden ve dahi devletten beklemekte, çalışsa da çalışmasa da asgari hayatta kalma garantisinin olduğu kronik bir  hastalığa düçar olmuşlardır. Aynı durum,  az da çok ta çalışsa, devletin asgari geçim şartlarını sunması neticesi, üretim çöküşlerinin yaşandığı Sovyet Rusya’da da görülmüştü.

Yalnız, bu benzerlik ikbal umutları açısından bakıldığında farklı adreslere varmaktadır. Ne tuhaftır ki, özellikle PKK yanlısı Kürt liderler, sosyalist ve çoğunlukla da ateist bir paradigma içinde olmalarına karşılık, yönlerini Rusya’ya değil de, Amerika ve Avrpa’ya dönmüş durumdadırlar.

Yine ne tuhaftır ki, KÜRT HALKININ TEMSİLCİSİ OLDUĞUNU İDDİA EDEN BU İNSANLAR, ASIRLARDIR İSLAM DİNİ İLE İÇ İÇE YAŞAMIŞ KÜRT HALKININ BU YAPISINI GÖRMEZDEN GELMİŞLER, DİNSEL FARİZALARI, FEODAL ADET VE GELENEKLER OLARAK TANIMLAMIŞLARDIR.

Aynı gazetede yazı yazdığım kalemdaşım Halil Dağ, 28 Ağustos tarihli yazısında, Malum olan açılımın toplumsal temellerden çok siyasal talepler üzeririnden yürütüldüğünü ifade etmiştir. Fil hakika, doğrudur. Çünkü, ne Avrupa birliğinin ne de Birleşik Devletlerin doğu bölgemizin halkının veya insanlarının kalkındırılması diye bir düşüncesi olmadığı gibi, tam tersi bir misyon içinde olduklarını bilmekteyiz. Bu nedenledir ki, modullayarak Türkiye Cumhuriyeti yöneticilerine gündeme taşıttıkları açılım, toplumsal kalkınma reçetelerini içeren bir açılımdan ziyade, siyasal bölünme ve/veya özerkik açılımını içermektedir.

Bu nedenle, hem Avrupa Birliği, hem Birleşik Devletler, doğudaki Kürt halkının içinde bulunduğu Feodal yapının korunmasını içten içe istemektedirler. Çünkü şu ya da bu menfaatlerle satın aldıkları kişiler üzerinden bu kitleleri yönetmenin çok daha pragmatist bir yöntem olduğunu düşünmektedirler.

Sovyetlerin edilgenleştirilmiş, kişiliksizleştirilmiş kitleleri gibi, Kürt toplumunun da böylesi bir yapıda yönetilmesi gerektiğini, kurmayı düşündükeri devleti de, Batının veya Amerika’nın bir eyaleti olarak veya arka bahçesi olarak kullanmak istemektedirler. Böylesi bir halk yapısı ve yönetim yapısı olan (sözde) Kürt devletçiği Büyük İsrail Devleti için de bir risk oluşturmamalı.

Bu ateşlenme veya kıvranma çabaları, asırlardır devam eden haçlı mücadelesi olduğu kadar, uzaktan yönetilen (sözde)KÜRTçük ve kukla bir devlet ile 20-30 yıl sonra ortaya çıkaacak küresel su sorununun bir mücadelesidir. Zaten gerek vaadedilmiş toprakların gerekse (sözde) KÜRTçük devletinin kurulmak istedikleri alanlar Seyhan, Ceyhan, Nil nehri ve havzasını kapsamaktadır.

G. M. Kemal’in Gençliğe hitabesindeki cümlesine ithaf yapmak istiyorum.

“… Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler….”

Memleketin dahilindeki iktidar sahiplerinin şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle birleştirmeyeceklerini, birleştiremeyeceklerini, bilmek istiyoruz/biliyoruz.

Güzel yurdumuz için barış içinde aydınlık yarınlar temennisiyle.

Not:

Bu yazı, www.bilgiagi.net, www.timeturk.com, www.bilgievreni.com, www.kamudanhaber.com, www.haberanaliz.net, www.siyasalforum.net, www.gunesgazetesi.net ,  www.gercekgazete.web.tr, ile, Gerçek Gazete, Balıkesir Demokrat, Güney Marmara Yaşam ve Fatsa Güneş gazetelerinde yayınlanmaktadır. Yazarın izni olmaksızın başka hiçbir yayın organında kaynak veya dipnot göstermeksizin kısmen veya tamamen alınamaz, çoğaltılamaz.

print

Bir cevap yazın