Y ve Z Kuşak İnsanı Özelliklerinin Milli Eğitim Bakanlığı 2014-2019 Stratejik Programı ve TÜBİTAK Vizyon 2023 Öngörüleri ile İlişkilendirilmesi


Y ve Z Kuşak İnsanı Özelliklerinin

Milli Eğitim Bakanlığı

2014-2019 Stratejik Programı ve

TÜBİTAK Vizyon 2023 Öngörüleri ile İlişkilendirilmesi

 

Ahmet Ferda SEYMEN

Üniversite ve Fakültesi

Bölümü / Anabilimdalı

epostasi@kentakademisi.com

 

Özet

Bu araştırmanın başlangıcında 2017 senesi içerisinde özellikle Milli Eğitim müfredat ve yapısının ortaöğrenimle ilgili alanında yeni uygulanması planlanan “Kodlama”, “Stem (KÖK)” ve Endüstri 4,0’e yönelik uygulamaların eğitim planı içerisinde ne derece yer aldığı. Orta ve yükseköğrenimde izlenen müfredat ile Y ve Z kuşakları insan özellikleri arasında bir bağlantının olup olmadığını araştırmaktı.

İlgili makale bu konuda yapmış olduğum araştırmaların bir derlemesi olup kısaca 2016 yılı itibariyle Türkiye’nin nüfus dağılımını özetleyen grafik ve analizle başlayıp ülkenin Y ve Z kuşağının toplam nüfus içerisindeki payını irdelemek. İkinci planda Y ve Z kuşağı insanının temel özelliklerini vurgulamak, üçüncü olarak özellikle ortaöğrenimde şuanda yaşanan değişiklikleri gözden geçirmek ve son olarak MEB ve Tubitak tarafından hazırlanmış olan stratejik belgelerin yeni kuşak özelliklerini dikkate alıp almadıkları tarancaktır. Sonuç ve öneriler kısmında konu hakkındaki şahsi değerlendirmelerim sunulacaktır. Bu bağlamda iki ana kaynak olarak başta; Milli Eğitim Bakanlığı 2014-2019 Stratejik Planı ve diğeri de; TÜBİTAK, Vizyon 2023 Teknoloji Öngörü Projesi incelenecektir.

Araştırmanın Hedefi

Araştırmanın amacı, Milli Eğitim Bakanlığının hali hazırda ve ileriye dönük stratejik yapılanmasında Y ve Z kuşağı insanının karakteristik özelliklerini değerlendirip bu veriler doğrultusunda 2014-2019 tarih aralığını kapsayan ulusal gelişme stratejilerinde kullanıp kullanmadıklarını araştırmaktır. Bu bağlamda öncelikle Y ve Z kuşağı insanlarının özellikleri incelenip, akabinde bakanlığın raporları içerisinde araştırma konusu taranarak ilişkilendirilecektir.

Araştırma metodu:

Karşılaştırmaya” dayalı bir çalışma olup hipotez olarak her iki bakanlığın stratejik planlarında Y ve Z kuşağı insanın yapısal karakteristik özelliklerinin dikkate alınıp alınmadığını belirlemektir.

Anahtar Kelimeler

Stratejik Planlama, Kodlama, “Stem”(KÖK) öğrenim Metodu, Endüstri 4.0, MEB, Veri Tubitak, Fatih Okumaya devam et

Yüksek Öğretimde Kapanan Bölümler: Su Ürünleri Örneği

Yüksek Öğretimde Kapanan Bölümler:

Su Ürünleri Örneği

 

Doç. Dr. Zafer DOĞU

Harran Üniversitesi

zaferdogu@harran.edu.tr

 

Doç. Dr. Erdinç ŞAHİNÖZ

Harran Üniversitesi

e_sahinoz@yahoo.com

Closed Departments In Higher Education: Example of Fishery

 

ABSTRACT:

After the Ottoman Empire ended and after the declaration of the Republic of Turkey, the first steps were taken with the introduction of the Science Zoology lesson within the scope of the Darülfünun Instruction in the name of that time and the process that took place until the formation of Aquaculture Schools under the 1980 law summarizes why today’s Aquaculture departments are in this situation. During the 2011-2012 academic year, a decision was made by the Higher Education Council (YÖK) regarding the Department of Aquaculture, which was largely empty in its quotas, and some of the departments went to shut down and in the same year the second placement of all Aquaculture departments was closed in the new placement guide announced by ÖSYM. Although the Faculty of Aquaculture has close to 10 students who have to completely close the student intake in the process, they are given enough quotas in the framework of the new structuring in YÖK in 2017. Thus, the number of quota regressed to 245 in 2016 was 325 in 2017. Another noteworthy aspect about the Fisheries / Fisheries Programs is that the Faculty of Fisheries of Istanbul University has changed its faculty and program name to Faculty of Water Sciences and changed its name to Water Sciences and Engineering. Problems related to the lack of adequate choices and the employments of graduates continue to be the subject of constant agenda. Rather than solutions to the real causes of the problem, it is thought-provoking to go through the tried and tested names. In this context, a sustainable model of aquacultural higher education should be established as soon as possible to address the problems encountered and to be compatible with the realities of our country.

Keywords: Higher education, aquaculture, education, university, fisheries

 

ÖZ:

Osmanlı İmparatorluğunun son bulması ve Türkiye Cumhuriyetinin ilanından sonra o zamanki adıyla Darülfünunu Talimatnamesinde öngörülen husus çerçevesinde İlmi Hayvanat (Zooloji) dersi verilmeye başlanmasıyla ilk adımları atılan ve 1980 yasasıyla Su Ürünleri Yüksekokulları oluşumuna kadar geçen süreç, aslında günümüz Su Ürünleri bölümlerinin neden bu durumda olduklarını özetler niteliktedir. 2011-2012 eğitim döneminde kontenjanlarında büyük oranda boşluk kalan Su Ürünleri bölümlerine ilişkin, Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK) aldığı kararla bazı bölümleri kapatma yoluna gitmiş ve aynı yıl ÖSYM’nin açıkladığı yeni yerleştirme kılavuzunda tüm Su Ürünleri bölümleri ikinci öğretimleri kapatılmıştır. İlerleyen süreçte öğrenci alımını tamamen kapatmak durumunda kalmış 10’a yakın Su Ürünleri Fakültesi’ne, 2016 yılında yeterli tercih alamamalarına rağmen, 2017 yılında YÖK’teki yeni yapılanma çerçevesinde yeterli kontenjan verilmiştir. Böylelikle, 2016 yılında 245’e kadar gerileyen kontenjan sayısı 2017 yılında 325 olmuştur. Su Ürünleri / Balıkçılık Programları ile ilgili dikkat çeken bir başka durum ise İstanbul Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesinin yeterli sayıda tercih almasına rağmen, fakülte ve program adını değiştirerek Fakültenin adını Su Bilimleri Fakültesi, programın adını ise Su Bilimleri ve Mühendisliği olarak değiştirmiş olmasıdır. Yeterli tercih alınamamasına ve mezunların istihdamına ilişkin sorunlar, sürekli gündem konusu olarak devam etmektedir. Sorunun gerçek nedenlerine yönelik çözümler yerine, defalarca denenmiş isim değiştirme yoluna gidilmesi düşündürücüdür. Bu bağlamda karşılaşılan sorunları etraflıca irdelemek ve ülkemiz gerçekleriyle uyumlu, sürdürülebilir bir su ürünleri yükseköğretim modeli bir an önce oluşturulmalıdır.

Anahtar Kelimeler: Yüksek öğretim, su ürünleri, eğitim, üniversite, balıkçılık Okumaya devam et

Martın Heıdegger’de “Birlikte Varolma” ve Daseın’ın Kendini “Herkes”de Yitirmesi

Martın Heıdegger’de “Birlikte Varolma” ve

Daseın’ın Kendini “Herkes”de Yitirmesi

 

Ayşe Çiğdem KOCAMAN

Maltepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Felsefe Anabilim Dalı

cigdemkocaman77@hotmail.com

 

 

Abstract

This study deals with the fact that Dasein, who built his essence on the basis of Martin Heidegger’s sense of being while living in this world, lost himself in “everyone” both as a “presence in the world” and a “presence along with the other Daseins”. The only way possible for Dasein to “co-exist” without diverging from being an authentic existence, that is “being himself”, is that he understands his structure of being. But the main point is to pave the way for Dasein to think about how he can be more “himself” and “authentic” without forgetting his true existence and losing his “self-consciousness” in everyday existence. Only then will it be possible for Dasein to establish a direct contact with the beings.

Therefore, first of all, it is necessary to analyze the basic structure of Dasein and to emphasize the meaning of ontological unity within the framework of Heidegger’s understanding of existence. Later, Dasein’s  being  that was scattered to “everyone” every day will be mentioned. Finally, it will be emphasized that Dasein should not be imprisoned with implicit patterns in order for him to protect his authentic existence and to be able to think of his bond with the being.

Keywords: Being, Dasein, co-existence, everyone, authentic existence.

Martın Heıdegger’de “Birlikte Varolma” Ve Daseın’ın Kendini “Herkes”de Yitirmesi

Öz

Bu çalışmada Martin Heidegger’in varlık anlayışından hareketle özünü dünyada yaşarken inşa eden Dasein’ın hem “dünya içinde varlık” hem de “öteki Dasein’larla birlikte varlık” olarak, kendini yığınlar içinde, “herkes”de yitirmesi ele alınmaktadır. Dasein’nın “kendi olmasından” yani otantik bir varlık olmasından uzaklaşmadan, varlık koşulu olan “birlikte varolma”sı ancak Dasein’nın kendi varlığının yapısını anlamasıyla mümkündür. Ancak asıl mesele Dasein’nın her günkü varlığı içinde, sahici varlığını unutmadan ve “kendi olma” bilincini yitirmeden, nasıl daha fazla “kendi” ve “sahici” olabileceğini düşünmesinin yolunu açmaktır. İşte ancak o zaman Dasein’nın varlıkla doğrudan bağlantı kurması mümkün hale gelecektir. Dolayısıyla öncelikle Heidegger’in varlık anlayışı çerçevesinde Dasein’ın temel yapısını çözümlemek ve ontolojik birlikteliğin anlamı üzerinde durmak gerekmektedir. Daha sonra ise Dasein’nın hergünkülüğü içinde “herkes”e saçılmış olan varlığına yer verilecektir. Son olarak da Dasein’nın otantik varoluşunu koruyabilmesi ve varlıkla bağını düşünebilmesi için örtülü kalıplara hapsedilmemesi gerektiği vurgulanacaktır.

Anahtar Kelimeler: Varlık, Dasein, birlikte-varolma, herkes, otantik varoluş. Okumaya devam et

“Fındık Sekiz” Anlatısında Zaman ve Mekân

Fındık Sekiz” Anlatısında Zaman ve Mekân

Saime ÇAKMAK

Marmara Üniversitesi Fen-EdebiyatFakültesi

Yeni Türk Edebiyatı Bölümü

saimecakmak@marun.edu.tr

Time and Space in “Fındık Sekiz” Narrative

ABSTRACT

Fındık Sekiz, Metin Kaçan’s second narrative published in 1997. In his first work, Ağır Roman, Metin Kaçan reveals a completely different face of Istanbul. Fındık Sekiz tells Meto who is trying to make another person. Fındık Sekiz expressly criticizes the structure of a distorted society based on the taste that it has questioned in its previous narrative and has traces of Islamic mysticism with a different attitude. Fındık Sekiz is considered to be the first examples of New Age formation in Turkish literature, which is the result of the collision of the matter – meaning with the blending of science with mysticism.Fındık Sekiz studies are very limited. In the works done, the features such as structure, language and form of narrative are mainly emphasized. Its have not been studied in detail and examined that time and space elements which have an important space in the narrative. In this study, the definition of the New Age concept will be made and Fındık Sekiz narrative will explain why this flow is included; then, the similarities between the fiction of the narrative and the life of the writer will be mentioned and the elements of time and space will be examined in the context of narrative and this deficiency will be tried to be solved. In particular, the categories proposed by Genette for time analysis and the classifications of Gerhard Hoffmann’s spatial functions will be taken as basis.

Keywords: Metin Kaçan, Fındık Sekiz, New Age, time, space.

ÖZET

Fındık Sekiz, Metin Kaçan’ın 1997’de yayımlanan ikinci anlatısıdır. Metin Kaçan, ilk eseri olan Ağır Roman’da İstanbul’un bambaşka bir yüzünü gözler önüne serer. Fındık Sekiz’de “yeni bir âleme geçiş” yapmaya çalışan Meto’yu anlatır. Fındık Sekiz’de önceki anlatısında üstü kapalı olarak sorguladığı zevke dayalı bozulmuş toplum yapısını açıkça eleştirir. Ayrıca anlatı İslam mistisizminde izler taşır. Bu nedenle Fındık Sekiz, bilimin mistisizmle harmanlanarak madde – mana kavramının çatışması sonucu ortaya çıkan New Age (Yeni Çağ) oluşumunun Türk edebiyatındaki ilk örneklerinden kabul edilir.

Fındık Sekiz hakkındaki çalışmalar oldukça az olup yapılan çalışmalarda da genellikle eserin yapı, dil, biçim gibi özellikleri üzerinde durulmuştur. Bu eserde önemli bir yere sahip olan zaman ve mekân unsurları üzerinde detaylı olarak durulmamış ve incelenmemiştir. Bu çalışmada öncelikle New Age kavramının tanımı yapılacak ve Fındık Sekiz anlatısının neden bu akıma dahil edildiği açıklanacak; ardından kısaca anlatının kurgusu ile yazarın hayatı arasındaki benzerliklere değinilerek zaman ve mekân unsurlarının anlatıbilim çerçevesinde incelemesi yapılacaktır. Çalışmada özellikle Genette’in zaman analizi için önerdiği kategorilerle Gerhard Hoffmann’ın mekân işlevlerine dair sınıflandırmaları esas alınacaktır.

Anahtar Kelimeler: Metin Kaçan, Fındık Sekiz, New Age, zaman, mekan. Okumaya devam et

Yemen Tefsir Kültürü Üzerine Bazı Mülahazalar

Yemen Tefsir Kültürü Üzerine

Bazı Mülahazalar

Dr. Arslan KARAOĞLAN

Diyânet İşleri Başkanlığı

karaoglanarslan@hotmail.com

 

Some Employers On Yemen Commentary Culture

Abstract

In this article, we tried to deal with Yemen tafsir culture in general terms. In this context, attention was paid to the first nude of the Tafsir in the region, focusing on the serpentine of Tafsir which was published in Yemen. Muaz in Yemen b. Tafsir activity, which started in Jebel (17/638), had its first foundation with Abdurrezzak San’ânî (211/826), developed with Ebu Bekir al-Haddadi (800/1398), developed different and final shape with Şevkânî (1250/1834) It has received.

We also had a preliminary examination of the qualities of the main sources fed by the Yemeni commentary. According to this, we can say that Yemen is some of the properties of tafsir cult. It is possible to trace Yemen’s exegeticalism, which became a scholarly country with a question.

I wonder, Can we say that Yemen sees the scholarly interest he deserves in terms of Qur’an and commentary accumulation? Are the tafsir activities in this area sufficiently examined? The questions can be extended further. In the context of these questions, we have examined Yemen’s tafsirism in terms of the history of commentary. As a result, we have come to the conclusion that in Yemen there is a commentary of other itikadi views, not of a certain itikadi view.

This article claims that neither the first nor the last word of the Qur’an culture and interpretation studies is in Yemen society. If we can not draw attention to the necessity of conducting research on exegesis studies done in Yemen, and if we can succeed in creating an idea in the matter, this article will attain its most important purpose.

Keywords: Yemen exegesis, philology, sahaba, fiqh, narration

ÖZ

Bu makalede, Yemen tefsir kültürünü genel hatlarıyla ele almaya çalıştık. Bu çerçevede Yemen’de neşet eden tefsirin serencamı üzerinde durmak suretiyle bölgede oluşan tefsirin ilk nüvelerine dikkat çektik. Yemen’de Muaz b. Cebel(17/638)’le başlayan tefsir faaliyeti, Abdurrezzak San’ânî (211/826) ile ilk temellerini atmış, Ebu Bekir el-Haddâdî (800/1398) ile gelişmiş, Şevkânî (1250/1834) ile farklı ve son şeklini almıştır. Ayrıca Yemen tefsirinin beslendiği ana kaynakların niteliklerine dair bir ön incelemede bulunduk. Buna göre Yemen tefsir kültürünün bazı özelliklerinin olduğunu söyleyebiliriz.  Şöyle bir soru ile ilmî cazibe yurdu haline gelen Yemen tefsirciliğini aralamak mümkündür. Acaba Kur’ân ve tefsir birikimi açısından Yemen’in, hak ettiği ilmî ilgiyi gördüğünü söyleyebilir miyiz? Buradaki tefsir faaliyetleri yeterince incelenmiş midir? Sorular daha da uzatılabilir. Bu sorular bağlamında tefsir tarihi açısından Yemen tefsirciliğini inceledik. Sonuçta Yemen’de belli bir itikâdî görüşün tefsirleri değil de diğer itikâdî görüşlerin de tefsirlerinin olduğuna temas ettik.

Bu makale, Yemen toplumunda Kur’ân kültürü ve tefsir çalışmaları hakkında ne ilk ne de son sözü söyleme iddiasındadır. Yemen’de yapılan tefsir çalışmaları üzerine araştırma yapmanın gerekliliğine dikkat çekmeyi ve mezkur konuda bir fikir kıvımcımı oluşturmayı başarabilirsek bu makale en önemli amacına ulaşmış olacaktır.

Anahtar Kelimeler: Yemen tefsirciliği, filoloji, sahâbe,  fıkıh, rivâyet Okumaya devam et