Erdal İZGİ
ESİNTİ
Ana-baba baskısı, koca baskısı, polis baskısı, din baskısı, mahalle baskısı, toplum baskısı…
Erdal İZGİ
ESİNTİ
Ana-baba baskısı, koca baskısı, polis baskısı, din baskısı, mahalle baskısı, toplum baskısı…
Mehmet BALLI
İSTANBUL GÜNLÜĞÜ
Yahudilerin maruz kaldıkları sürgünler ve ayrımcılık, dışlanmışlık nedeniyle sanayi devrimi öncesinde toprak işleriyle sosyolojik durumları gereği uğraşamamaları şehir kültürünün ağır basmasına, esnaflık, finans, eğitim gerektiren mesleklerin tercih edilmesine neden olmuştur. Büyük göçlerinden evvel -Ortadoğu’da, Hazar bölgesinde yaşarlarken- o dönemlerin düşünür ve bilim adamları arasında ağırlıkla onların olduğu görülmez. Ancak istilacılar onları yaşadıkları Okumaya devam et
Nereye Kadar Bilinçlenme veya Bilinçlenmenin Sınırı Neresidir?
Evet başlık sanki bilinçlenmeden fayda görülmeyen bir olgu olarak bahsettiğimi düşündürmekte. Ama bilinçlenme konusunda sonsuz bir iyi niyet içinde olduğumu itiraf etmeliyim. Kişisel olarak bilinçli tiplere karşı her zaman geniş ve toleranslı olmuşumdur. Belki de onlarda kendimi bulmaktayım.
Her şeyin bir orta yolu olduğu gibi acaba bilinçlenmenin sonu veya sınır noktası var mıdır? Bu kentbilim literatüründe “en uygun kent büyüklüğü” nün olup olmaması tartışması kadar basit bir olgu mudur? Bilinçlenmenin son noktası neresidir? Muasır medeniyetler seviyesinin en üstü ne menem bir Okumaya devam et
Mustafa KÖSE
TARİH BİLİNCİ
Sirkeci Gümrük Müdürlüğü’nden emekli Ârif Bey, Bekirağa Bölüğü’nde tutuklu bulunan oğlu Kemâl Bey’e her günkü gibi yemek götürüyordu. Kadıköyü’ndeki evinden çıkmış, Bayazıt Meydanı’na varmıştı. Vakit akşam üzeriydi. Birden, meydana toplanmış büyük bir kalabalık gördü. Ne var, ne oluyor, diye merâk etti. Kalabalığın arasına sokuldu. Tiplerinden, konuşmalarından, meydanı dolduranlardan çoğunun Ermeni olduğu anlaşılıyordu. İçlerinden birine sordu: Okumaya devam et
Mehmet Serdar VURAL
MAVİNİN GÖLGESİ
Ben pek tv izlemem, izlemeyi sevmem. Geçenlerde bir akşam bir kanalın haber programına şöyle bir uğradığımda, haber sunan arkadaşın şöyle dediğni duydum, “… zirvesi New York”da yapılacak”, ama New York’u “nüyork” olarak sesletti. Uzunca bir zamandır Türkçe’nin yabancılaştırılması, köreltilmesi, etkinliğinin azaltılması üstüne çabalar olduğunu biliyorum ama bu biraz daha farklı bir açı. Hangi yabancı sözcüğü nasıl sesletmeliyiz?
Takıldığım, hatta takılı kaldığım bir dizi sözcük var. Bazılarının sesletimine, bazılarının Türkçe karşılıkları varken, Okumaya devam et