Aylık arşivler: Haziran 2012

Gündem: Küresel Sosyo-Ekonomik Dalgalanmaların Kent Kimlikleri Üzerindeki Etkileri

Gündem: Küresel Sosyo-Ekonomik Dalgalanmaların Kent Kimlikleri Üzerindeki Etkileri

İÇİNDEKİLER

  1. Kapak: Küresel Ölçekli Siyasal Dalgalanmaların Kent ve Kimlikleri Üzerindeki Etkileri / EDİTÖRDEN
  2. Küreselleşmenin Kentsel Dönüşüm Anlayışı ve Aykırı Bir Örnek Ruhr Havzası Örneği / Öğr.Gör. Halil DAĞ
  3. İslâm ve Batı Şehrinde Kentsel Mekânın Kimlik Bileşenleri / Dr. Hasan TAŞÇI
  4. ABD, Sovyetler (Rusya Federasyonu) ve Türkiye’de Planlama ve Verimlilik / Dr. Halit SUİÇMEZ

Kapak: Küresel Ölçekli Siyasal Dalgalanmaların Kent ve Kimlikleri Üzerindeki Etkileri / EDİTÖRDEN

Kapak:

Küresel Ölçekli Siyasal Dalgalanmaların

Kent ve Kimlikleri Üzerindeki Etkileri

Tarih boyunca, insanoğlunun dünya hırsı ve ihtirasları o kadar ileri boyutlara varmıştır ki, bin, hatta on bin yıllık medeniyetin izlerini hatta belgelerini taşıyan mimari unsurları hiç gözünü kırpmadan sırf ekonomik ve siyasal saiklerle yerlebir edebilmektedir.

Uzun zamandır yeni kavram olan “öğrenen şehirler” veya kentler etimolojik olarak “çikolata” kelimesi gibi, insanın serotonin (mutluluk) hormonunu tetiklemektedir. Ne var ki, düne kadar “öğrenen şehirleri konuşurken, bu gün malesef bütün bir insanlık özellikle Ortadoğu’da, “ağlayan şehirler”i konuşmaktadır. Evet belki kavramsal olarak literatürde bu kelimeyi ilk defa ben kullanıyorum ama, keşke kentlerimiz ağlamasaydı da ben de bu kavramı üretmeseydim.

Modern kentlerin yeniden inşaası, kentler açısından belki de yenilenme için fevkalade fırsatlardır. “Kentsel dönüşüm” kavramında olduğu gibi, geri dönülmesi imkansıza yakın olaylar, kentsel dönüşümle ideal hale getirilebilmektedir. Ne var ki, özellikle kadim kentlerin savaşlarda bir bir vurulmasıyla, DEĞİL SADECE KENT KİMLİĞİ, BİN YILLIK MEDENİYETLERİN İZLERİ DE bir çırpıda silinmektedir.

Bu iç acıtan gerçekleri dile getirirken, elimden gelebilecek belki tek şey, ekonomik ve siyasal dürtülerle İNSANLIĞIN KADİM MEDENİYETLERİNİ YOK ETMEMELERİ İÇİN, akıl, izan, sağ duyu, vicdan duygularının harekete geçmesi için en içten temennilerde bulunmaktır.

Yüce Yaratıcı’dan temennim, insanlığın yakasını silkeleyecek ERDEMLİ bir liderin çıkıp bu entrikaların önüne geçecek adımları atmasıdır.

Sağduyulu ve basiretli yarınlar dileklerimle.

EDİTÖRDEN

Küreselleşmenin Kentsel Dönüşüm Anlayışı ve Aykırı Bir Örnek Ruhr Havzası Örneği

Küreselleşmenin Kentsel Dönüşüm Anlayışı ve Aykırı Bir Örnek Ruhr Havzası Örneği

Öğr.Gör. Halil DAĞ

ÖZET

Modern dünyanın sistematiğinin kurulduğu Sanayi Devriminden bugüne hayatın her alanında olduğu gibi insan yaşamının mekansal boyutlarından birisini oluşturan kentler de yeni dönemin eğilimlerinden nasibini almıştır. Antik Yunan ve Roma’dan beri site ve bourg formlarıyla egemenliğin çekirdeğini oluşturan kent sanayi döneminde geçirdiği anlam kaymasıyla yeni bir toplumsal iş bölümünün de mekanı olarak yükselmiştir. İçeriğini kapitalizme özgü ekonomik ihtiyaçların oluşturduğu bu dönüşüm sürecinde kırdan kente yönelen büyük nüfus hareketleri ile kentlerin çehresi değişmiştir. Bu dönemde “ancient regime”e özgü egemenliğin temsili kentler yeni egemenlerin mekansal ve hiyerarşik hayat alanını temsil eden sanayi kentlerine dönüşmüştür. Artık yeni dönemde kent, kapitalizme özgü ihtiyaçlar çerçevesinde yeni toplumsallaşmanın ve katmanlar arası hiyerarşik dağılımın merkezidir. Gerek yeni dönemin ihtiyaçları gerekse yoğun nüfus hareketleri ve sonraki devirlerde gerçekleşen başka olaylar tarihsel bir mit olan kentlerin yeni baştan ele geçirilmesini gerektirmiştir.

Sanayi devriminden bugüne farklı ihtiyaçlara göre farklı felsefelerle gerçekleştirilen bu elden geçirme ve yenilemeler kentsel dönüşüm olarak adlandırılmaktadır. 1970’lerde kapitalizmin nihai krizine bir çare olarak ortaya çıkan neoliberalizm, öncülü liberal kapitalizm gibi hayatın her alanına müdahale ederken toplumsal ilişkilerin mekanını temsil eden kentleri de yeni baştan dizayn etmekten geri durmamıştır.

Bu çalışmada kentsel dönüşüm üzerine tarihsel pratikler tartışılırken, 1970’lerden itibaren kentsel dönüşüme insan faktörünü öteleyici bir nitelik kazandıran kentsel dönüşüm mantık ve pratiğinin bir eleştirisi yapılmış olup günümüzde bu anlayışa karşı önemli bir sapmayı ifade eden Ruhr Havzası’ndaki tarih ve kültür merkezli kentsel dönüşüm ele alınmıştır. Okumaya devam et

İslâm ve Batı Şehrinde Kentsel Mekânın Kimlik Bileşenleri

İslâm ve Batı Şehrinde Kentsel Mekânın Kimlik Bileşenleri 

Dr. Hasan TAŞÇI*

ÖZET

Globalleşen dünyada artık ülkelerin değil şehirlerin birbirleriyle yarıştığı bilinmektedir. Öyle ki şehirlerin uluslararası boyutlu projelere ev sahipliği yapması hem bir ekonomik getiri, hem de prestij unsuru haline gelmiştir. İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti, 2012 Spor Başkenti gibi projelerin yanında yine uluslararası spor etkinlikleri de son zamanlarda İstanbul için bir prestij ve mali kaynak unsuru olmuşlardır. Benzer şekilde diğer şehirler de uluslararası alanda kendilerini anlatabilmenin çabası içindedirler. Bütün bu projelerde sadece şehirlerin isimlerinin zikredilmesi, yanında ülke adlarının da yazmaması şehirlerin ülkelerden bağımsız olarak birbirleriyle yarıştıklarını göstermektedir. Böyle bir yarışta başarılı olmanın veya bir adım öne geçmenin en temel dayanağının bilinilirlik olduğunu söylemek mümkündür. Bunu sağlayacak olan ise “kentsel kimlik” diye adlandırılan olgudur. Kimliği oluşturan unsurlardan birisinin de kentsel mekânlar olduğu bilinmektedir. Her toplumun kendi hayat biçimi ve inanç değerlerine göre biçimlenen kentsel mekânlar gerek mimari yapıları ile gerekse kullanıcıları aracılığı ile kentin kimliğini oluştururlar. Okumaya devam et

ABD, Sovyetler (Rusya Federasyonu) ve Türkiye’de Planlama ve Verimlilik

ABD, Sovyetler (Rusya Federasyonu) ve Türkiye’de Planlama ve Verimlilik

Dr. Halit Suiçmez *

(iktisatçı-uzman)

drhsuicmez@yahoo.com

ÖZET

A.Smith 1776 yılında Ulusların Zenginliği isimli kitabını yayımladı. Kitabında işbölümü üzerinde de durmuş ve verimlilikle ilgili şu görüşü öne sürmüştür: İnsanlar tek bir konuda uzmanlaşırsa üretkenlikleri artar. Bireysel üretkenliğin toplumsala dönüşmesi malların serbestçe değiştirildiği serbest bir piyasa ekonomisinin varlığına bağlıdır.

Monopol tipi yapılar, devlet müdahalesi, rekabeti zedeler, toplam üretkenlik üzerinde negatif etkiler yaratır.

Smith, serbest piyasanın etkinliğini fiyat mekanizmasına bağlar. Ulusların zenginliği ellerindeki kaynakları ne kadar etkin kullandıklarına ve optimum dağılıma bağlıdır. Bunu sağlayacak olan da işbölümü ve serbest mübadeledir. (A.Smith,The Wealth of Nations,Modern Library Edition, New York, 1937)

Piyasa ekonomisi verimlilik, büyüme ve refah yaratma açısından yararlı bir araç olabilir.

Ama bütün toplumu yönetmesi abartılı olmakta ve son 2008 krizi biraz da piyasa ekonomisinin ve piyasa anlayışının uç noktaya götürülmesinden kaynaklanmıştır.

Piyasa anlayışı uç noktalara götürülürse kriz oluyor.

Planlama anlayışı da uç noktalara götürülürse “devlet ve sistem çözülmesi” olduğunu öne sürebiliriz.

Liberalizm, işsizliği ve yoksulluğu önleyemedi, Sovyetler Birliği ise insanlara özgürlük verme konusunda başarılı sonuçlar ortaya koyamadı. Okumaya devam et